Hayal İle Gerçek Arasında: Mart 2015


Tanımlarüstü manifesto; yazıyoruz. Hakkımızda bilmeniz gereken tek şey bu; yaşıyor ve yaşadıkça bir şeyler yazıyoruz...

29.3.15

Sesine kulak vermek istiyorum...

Berke'nin "Furkan neden yazı atmıyorsun?" sorusu beni bu yazıyı paylaşmaya itti. Iyi seyirler, pardon iyi okumalar. Iyi okumalar da yakışıklı bir kelime değil ama neyse;

Mektuplaşarak da sarılabilirdik ve bu günah olmazdı; çünkü biz, düşündüklerimizden, hissettiklerimizden değil, yaptıklarımızdan sorumluyuz. Bir mektupla bana sarılabilirdin ve ben bunu iliklerime kadar hissedebilirdim. Ah, keşke şu devirde 'mektuplaşma' değeri, kavramı hâlâ yaşıyor olsaydı. Ah, bana bir mektup yazsaydın ve biraz sen koksaydı o mektup. Düşüncelerin, baharı getirmiş olsaydı, çiçek açsaydı, çiçekler düşüncelerin kadar güzel koksaydı. Sen beni sevseydin, ve ben şairlikten, yazarlıktan elimi eteğimi çekseydim; ben, sevildikçe şiir olsaydım. sen beni seversen ben şiir olurum, söz. Beni sev, yalnızca senin okuyacağın bir şiir olayım. Hem, senin sesinde gökyüzü var, uçan kuşlar, zamana karşı koyamayıp kayan yıldızlar var, İsmail abinin gemisi sesinde ve ben o gemiyi bekliyorum. Yıldızlar kayıyor ve sesini diliyorum. Güzel bir sesin var, içimde bir ressam ayaklanır sesini duyunca; gökkuşağı renklerinin hepsini içine almış, renklerin birbirine geçtiği bir ağaç resmeder. Hadi ben şiir olayım, sen de o güzel sesinle bir şiir oku...
Devamı »

14.3.15

Değişim, sanıldığı kadar zor bir şey değil

     Furkanın ard arda attığı 5 yazıyı görünce, sizlerden uzak kaldığımı fark ettim. Sanırım 2 yılın ardından yeniden dertsiz ve kafası rahat bir insanım. Yazarlığın %90'ı efkarmış meğer. Biraz efkar için kulaklarıma müziğin dert tonlarını aşılayıp sizlere güzel bir yazı yazmak için niyetlendim. Yok böyle giderse kendime yeni bir dert bulmam lazım. Yazmadan olmuyor.
     
     Nedense bir çoğumuz kişiliğimizin oturduğuna inanıyoruz. Kendimizi değiştirmenin, engel olmanın, kontrol etmenin ya da içimize yerleşmiş bir huyun içimizden çıkamayacağına kendimizi adamışız. Halbuki değişim konusunda hepimiz ilk adımda pes ettik. Aksine tam da kişilik oturtma yaşındayız. Avantaj şu ki kimse size zaman sınırı koymuyor. Yaşadığınız sürece her saniye değişime hazırız. Tek altın kural, pes etmemek.
     
     Diyelim ki kötü bir huyunuz, alışkanlığınız var, ki elbet vardır. Size bu konuda kötü bir haberim var. Eğer şu yaşlarınızda bu kötü huyunuzu oturtursanız, gelecekte değişmek epey bir zor. İyi haber ise halen genç bir insan olmamız. Her şey inanç ve biraz da adanmışlıkla başlar. Değişimdeki en büyük düşman nefsi, inanç ile alt etmek. 

     Seçim anları

     Değişeceğimiz konuyu belirledik, gerçekten inandık, istiyoruz ve gerçekten kendimizi yaparım, yapmalıyım diyerek adıyorsak, başlayalım. Aslında çok da zor sandığımız değişim ilk adımdan sonra çok daha kolay. Zorlanacağımız en büyük konu seçim anları. İlk adımlarda tamamsak, hayatın seçim anlarını bekliyoruz. İkilemde kaldığımız zaman önümüzde iki seçenek kalıyor. İnanç mı? Nefis mi? Burada araya "İrade" kavramı giriyor. Hayatın ve kendimizin en zor ve en hileli yolu olan iradeyi kontrolü burada inanç ve isteğimizle alt etmemiz gerek. Nefsi mi seçtik. Yapamadık mı? Sorun yok arkadaşlar. Pes etmeyin. Elbet hayat bir ikilemde daha bırakacak bizi. Zorlayın kendinizi. Zoru sevin biraz. Hırslı olun. Yenin kendinizi. İnanın ki iradesine sahip bir insanın şu dünyada yapamayacakları çok sınırlı. Ama en güzel yanı şu ki iradesine sahip insan doğru yolu bulur.

     İnsan beyninin küçük bir bölümünü kullanır ya hani. Hepimiz birer Einstein'ız, haberimiz yok. Ben inanmıyorum bilim adamlarının doğuştan yetenekli olduğuna falan. Zekiliğe kesinlikle inanmıyorum. Nedir zekilik? Kimse kimseden üstün değil. Beyin bir yarış arabası biz de sürücü koltuğundaki deneyimsiz sürücüyüz. Ne kadar toz yutturursak o pistlere, ne kadar kullanır ve öğrenirsek bir şeyleri o arabayı kullanmak hakkında, ne kadar profesyonel bir sürücüysek, o kadar zekiyiz. Herkesin arabası aynı. Olay sürücüde. Sürücünün ne kadar tecrübesi olduğunda. Öğrenmekten korkmayın, öğrenin, eğitin kendinizi. Mantık doğuştan değil, sonradan kazanılmış bir yetenek. Ve en güzel dostumuz bilinçaltımız. Siz sadece görün, duyun, hissedin. Gerisini ona bırakın. O sizin en büyük destekçiniz.

     Asla sözüne ne kadar karşı olsam da, asla pes etmeyin arkadaşlar. Herkes altın kafeste doğuyor, önemli olan kapının kilidini kırabilmek. Kalın sağlıcakla.
     
Devamı »

12.3.15

Annemi, anneni sevdiğin gibi sev...

Nar çiçeği renkli çorabımı seviyorum. Aslında bu çorap portakal rengi ve ben şiir nasıl yazılır bilmiyorum. Annem, portakal kokusunu ve portakallı çikolatayı çok seviyor. Ben, annemi ve seni çok seviyorum. Anneme "anne" de istiyorum. Bu anam anan olsun demek değil. Bu anam anan olsun demenin modernize edilmiş versiyonu. Belki tek farkı şehir jargonu ile söylenmiş olması, belki biraz daha romantik, belki daha fazlası. Şehir insanı romantik değil. Ben seninle denize kıyısı olan ve portakal kokan bir ev istiyorum.
Başka söze gerek yok, portakallı çikolata yiyelim ve annemi, anneni sevdiğin gibi sev...
Devamı »

Hakkımızda

Tanımlarüstü manifesto; yazıyoruz. Hakkımızda bilmeniz gereken tek şey bu; yaşıyor ve yaşadıkça bir şeyler yazıyoruz... Yazıyoruz ama yazar değiliz. Belki bir gün olma yolunda iki genciz. Devamı Biz bölümünde.

Popüler Gönderi

Copyright Berkeozkn Last Update : 17/10/2015