Hayal İle Gerçek Arasında: Eylül 2015


Tanımlarüstü manifesto; yazıyoruz. Hakkımızda bilmeniz gereken tek şey bu; yaşıyor ve yaşadıkça bir şeyler yazıyoruz...

24.9.15

BAYRAM SEVİÇSİZLİĞİ

Bu bayram her zaman olduğundan farklı bir bayram.Bayramın sevinçsizliği içindeyim.Sensizliğin içerisinde sesini duymadan geçirdiğim bir bayram bu.Seni arayamamak, senden haber alamamak,sensiz kalmak...Yaşamdan dahi keyif almadığım şu günlerde kimse benden bayram sevinci yaşamamı beklemesin.Bu buhranın tarifi olamaz.Seni gördüğüm gün,sana, aşk-ı ilan ettiğim gün özgürlüğe uçtum.Gerçek aşkı buldum sandım.Lakin hayat ile bir anlaşmamız vardı.Ben ne zaman herşey istediğim gibi gidiyor diye düşünsem ve mutlu olmaya başlasam hayat kendine gel dercesine silkeliyordu beni.Kısacık bir huzur,kısacık bir özgürlük ama hemen ardından yine gerçek hayatıma dönüş.Kısacası durumum beş dakikalığına kasabın elinden kaçıp özgür kalmış ama yine de kesiliceğini bilen koyun misali,seni görüp sevmem ve beni ölüm ateşine atarcasına reddedişin.Şu anda keşke vize almasaydımda Amerika'ya gitmeseydim diyorum.Seni görmesem,sana aşık olmasaydım.Kendimi senin için bu kadar heder etmeseydim.Kendime hayatı bu kadar zorlaştırmasaydım.Ama bir dakika ne demiş Erich Fried “Sana rastlamasam hayat daha kolay olurdu belki,ama o benim hayatım olmazdı.”İşte benimkiside böyle bir hikaye.Bal kovanının içersine düşmüş karınca misali.Bal tatlıdır,her derda devadır ama o karınca için o bal artık bir ölüm yuvasıdır.işte benimkiside böyle bir hikaye herkesin mutluluk ve huzur buduğu aşktan ben yine,tekrar ve herzaman olduğu gibi payıma düşen acıyı alıyorum.Vesselam...

Emin kardeşim yazmış. Bütün aşk acısı çekenlere hitafen paylaşıyorum ben de...
Devamı »

22.9.15

Modern bilimin açıklayamayacağı büyülü bakışlar

Cennetin içi yansıyordu gözlerinden. Sözlükte karşılığı olmayan tarifsiz duygulara sürükleniyordu insan o kızın gözlerine bakarken. Tarif edemediği bir duygudan bir diğerine zıplıyor, bu tarifsizlik içinde boğuluyor ama bundan büyük bir haz duyuyordu. Bazı şeyleri daha iyi kavrıyordu, Oğuz Atay'ın "kelimeler albayım, kelimeler bazı anlamalara gelmiyor" diyişini ve bir güzelliği tarif edememenin o güzelliği nasıl yücelttiğini. Her şeye rağmen deneyecek olsa, aşırı derecede yorgun dönülen bir spor müsabakasından sonra girilen duş diyebilirdi o bakışların tesirine; öyle arındıran, öyle dinlendiren, öyle ihtiyaç duyulan bir şeydi işte o bakışlar. Bir lunapark da diyebilirdi o bakışları tanımlamaya çalışsa. Çünkü bir sürü gülümseyen çocuk görüyordu onun gözlerinde.O kızın bakışlarında asla kaybolmayan tebessümleri eşliğinde oyunlar oynayan ve güzel sıfatına kesinlikle layık çocuklar vardı. O kızın bakışlarında aşk vardı, inanç vardı, çocukluğumuz vardı, eşsiz güzellikler vardı. O kızın bakışlarında o an ruhumun mutmain olması için gereken her şey vardı. Artık karanlıktan korkmuyordum, artık buzdolabının kapağını kapatır kapatmaz koşmaya başlamayacaktım, hüzünlü şarkılar yerini sevinç naralarına bırakacaktı. Artık o vardı, o kız vardı, o kız gelirken huzuru getirdi bana, güven duygusunu, emin olma hissini, korkularımın üzerine gidecek cesareti. Her türlü kavgada motivasyon oldu bana, yorulduğumda kollarında dinlendim, sinirlendiğimde ellerini tutarak yatıştırdım sinirimi. Gözlerimin içine bakarak bütün kötü şeyleri unuttururdu. Eminim o kız bir peygamber olsaydı mucizesi bu olurdu: bir bakışı ile bütün kötülükleri alıp çok uzaklara savurmak.
Devamı »

Hakkımızda

Tanımlarüstü manifesto; yazıyoruz. Hakkımızda bilmeniz gereken tek şey bu; yaşıyor ve yaşadıkça bir şeyler yazıyoruz... Yazıyoruz ama yazar değiliz. Belki bir gün olma yolunda iki genciz. Devamı Biz bölümünde.

Popüler Gönderi

Copyright Berkeozkn Last Update : 17/10/2015