Einstein'ın neden çıkardığını anlayamadığımız dili gibiyim. Sigara ile futbol arasında kalıp sigarayı seçen büyük yetenek Cryuff gibiyim. "Futbolda yanına yaklaşmasak bile tütün tüketiminde yakaladık adamı" cümlesini kuran iki umursamaz tiryakiden biri benmişim gibi hissediyorum, ama değilim. Sigara içmiyorum dolayısıyla tiryaki olamam. En azından sigara tiryakisi olamam. Ama çay tiryakisi olma yolunda emin adımlarla ilerliyorum. O iki tiryakiyle benzeyen bir yanım var; hüzün. Hüzünlüyüm. Kendimi güldürmeye çalışıyorum. Ama ne yaparsam yapayım kaderin tartısında hüzün ağır basıyor bugün. Bilmiyorum. Yazmak dertli adam işi, o yüzden yazıyoruz. Yazmak iştir. Yazı hüznü bastırıyor sanki, ama yazacak gücü, bu eyleme yetecek gücü zar zor bulabiliyorum kendimde.
Yol yorgunuyum ben, bana çay verin!
Çay, içkilerin en güzeli. Çay edebiyatı yapan adamları seviyorum. Dilde yabancılaşmaya karşıyım ama Ice Tea seviyorum. Kendimi yabancı hissediyorum. Bugün buralara yabancıyım. Sözcükler dökülüyor zihnimden bardaktan boşalırscasına. Birazcık yağmur hiç kimseyi incitmez diye bir şarkı vardı, şu an o geldi aklıma. Okuduğuma memnun kaldığım kitaplardan birinde yazarın yağmurla ilgili fantastik bir cümlesi vardı "Eğer insanlar yağmur olsaydı ben çiselerdim o ise bir fırtına olurdu." Yabancı bir yazardı bu cümleyi yazan ama evrensel hislere tercüman olmuştu. Yabancı demişken, aklıma bir video geldi. 4 büyük meleği soran arkadaşa "biz buraların yabancısıyız" diyen ablaları hatırladım. Bu trajikomik olay bile en fazla bir tebessüme sebep oluyor suratımda. Ablalar kadar yabancı olmak zor, onlar çok yanlış gelmiş belli. Bir sıralar bana yabancı olan hüzün şu an üzerime yapışmış, her yanı saran dar pantolon gibi. Belki hüzün bu ablaları zorlardı ama artık hüzün tanıdık. Hüznün pençesinde kalmış bir yazar başka ne yazar ki? Hayır, sen beni tehdit etsen ne yazar? "Her yanı gece olan insanı, karanlıkta korkutamazsın" Benden bu kadar. See you soon...
Devamı »
Yol yorgunuyum ben, bana çay verin!
Çay, içkilerin en güzeli. Çay edebiyatı yapan adamları seviyorum. Dilde yabancılaşmaya karşıyım ama Ice Tea seviyorum. Kendimi yabancı hissediyorum. Bugün buralara yabancıyım. Sözcükler dökülüyor zihnimden bardaktan boşalırscasına. Birazcık yağmur hiç kimseyi incitmez diye bir şarkı vardı, şu an o geldi aklıma. Okuduğuma memnun kaldığım kitaplardan birinde yazarın yağmurla ilgili fantastik bir cümlesi vardı "Eğer insanlar yağmur olsaydı ben çiselerdim o ise bir fırtına olurdu." Yabancı bir yazardı bu cümleyi yazan ama evrensel hislere tercüman olmuştu. Yabancı demişken, aklıma bir video geldi. 4 büyük meleği soran arkadaşa "biz buraların yabancısıyız" diyen ablaları hatırladım. Bu trajikomik olay bile en fazla bir tebessüme sebep oluyor suratımda. Ablalar kadar yabancı olmak zor, onlar çok yanlış gelmiş belli. Bir sıralar bana yabancı olan hüzün şu an üzerime yapışmış, her yanı saran dar pantolon gibi. Belki hüzün bu ablaları zorlardı ama artık hüzün tanıdık. Hüznün pençesinde kalmış bir yazar başka ne yazar ki? Hayır, sen beni tehdit etsen ne yazar? "Her yanı gece olan insanı, karanlıkta korkutamazsın" Benden bu kadar. See you soon...