Hayal İle Gerçek Arasında: Hüzün


Tanımlarüstü manifesto; yazıyoruz. Hakkımızda bilmeniz gereken tek şey bu; yaşıyor ve yaşadıkça bir şeyler yazıyoruz...

28.2.15

Hüzün

Einstein'ın neden çıkardığını anlayamadığımız dili gibiyim. Sigara ile futbol arasında kalıp sigarayı seçen büyük yetenek Cryuff gibiyim. "Futbolda yanına yaklaşmasak bile tütün tüketiminde yakaladık adamı" cümlesini kuran iki umursamaz tiryakiden biri benmişim gibi hissediyorum, ama değilim. Sigara içmiyorum dolayısıyla tiryaki olamam. En azından sigara tiryakisi olamam. Ama çay tiryakisi olma yolunda emin adımlarla ilerliyorum.  O iki tiryakiyle benzeyen bir yanım var; hüzün. Hüzünlüyüm. Kendimi güldürmeye çalışıyorum. Ama ne yaparsam yapayım kaderin tartısında hüzün ağır basıyor bugün. Bilmiyorum. Yazmak dertli adam işi, o yüzden yazıyoruz. Yazmak iştir. Yazı hüznü bastırıyor sanki, ama yazacak gücü, bu eyleme yetecek gücü zar zor bulabiliyorum kendimde.
Yol yorgunuyum ben, bana çay verin!
Çay, içkilerin en güzeli. Çay edebiyatı yapan adamları seviyorum. Dilde yabancılaşmaya karşıyım ama Ice Tea seviyorum. Kendimi yabancı hissediyorum. Bugün buralara yabancıyım. Sözcükler dökülüyor zihnimden bardaktan boşalırscasına. Birazcık yağmur hiç kimseyi incitmez diye bir şarkı vardı, şu an o geldi aklıma. Okuduğuma memnun kaldığım kitaplardan birinde yazarın yağmurla ilgili fantastik bir cümlesi vardı "Eğer insanlar yağmur olsaydı ben çiselerdim o ise bir fırtına olurdu." Yabancı bir yazardı bu cümleyi yazan ama evrensel hislere tercüman olmuştu. Yabancı demişken, aklıma bir video geldi. 4 büyük meleği soran arkadaşa "biz buraların yabancısıyız" diyen ablaları hatırladım. Bu trajikomik olay bile en fazla bir tebessüme sebep oluyor suratımda. Ablalar kadar yabancı olmak zor, onlar çok yanlış gelmiş belli. Bir sıralar bana yabancı olan hüzün şu an üzerime yapışmış, her yanı saran dar pantolon gibi. Belki hüzün bu ablaları zorlardı ama artık hüzün tanıdık. Hüznün pençesinde kalmış bir yazar başka ne yazar ki? Hayır, sen beni tehdit etsen ne yazar? "Her yanı gece olan insanı, karanlıkta korkutamazsın" Benden bu kadar. See you soon...


2 yorum:

  1. Son paragrafta yazdığın bazı şeyler o kadar birbirinden bağıntısız ki. Konuyla ne alakası var diye sorduğum oluyor. Yine bir yerlerden yakalamaya, bağdaştırmaya çalışıyorsun fakat onca şeyin arasında fazlasıyla göze batıyor. Haricine gelicek olursak konu güzel ve açık. Yazımın güzel. Sadece konulardan fazla uzaklaşabildiğin oluyor, hepsi bu.

    YanıtlaSil
  2. Öncelikle sevgili yorum sahibi, sana baya düşünüp -kendimi aşarak- güzel bir cevap yazmıştım ama Gmail şifremi unutmuşum, paylaşamadım yorumumu. Şimdi burada sana cevap olarak bu yazıyı yazıyorum. Haklısın, berbat bir yazı yazmışım. Yer yer çok bağlantısız oluyor. Hatta yazının tümü bağlantısız ve çok saçma. Ben okur olsam tahammül edemezdim sanırım böyle bir yazı okumaya. Antoine de Saint Exupery şey diyor "Mükemmelliğe eklenecek hiçbir şey olmadığında değil, çıkarılacak hiçbir şey olmadığı zaman ulaşılır." senin eleştirdiğin yazıda sırf yazılmış olsun diye yazılmış ve çıkarılması gereken o kadar cümle var ki...
    Zaten değil mükemmel, iyi bir yazı bile değil. Ben kabul ediyorum bunu. Ama blog da burada işe yarıyor. Kişisel gelişimimi çok net bir şekilde gözlemleme şansı veriyor bana. Yaptığım yazım hatlarına, kurduğum gereksiz cümlelere bakarak gelişimimi izliyorum. Düşünce dünyamın, ufkumun kısıtlılığına karşımda duran somut bir şeymiş gibi bakabiliyorum blog sayesinde. Ve değişimi, gelişime çevirdiğimi blog sayesinde fark ediyorum. Bu yüzden de bu bloga önem veriyorum. Yüzde yüz haklı olduğun eleştirin için çok teşekkür ederim. Beni daha çok eleştir. Herkes eleştirsin. Böyle güzel oluyor.

    YanıtlaSil

Hakkımızda

Tanımlarüstü manifesto; yazıyoruz. Hakkımızda bilmeniz gereken tek şey bu; yaşıyor ve yaşadıkça bir şeyler yazıyoruz... Yazıyoruz ama yazar değiliz. Belki bir gün olma yolunda iki genciz. Devamı Biz bölümünde.

Popüler Gönderi

Copyright Berkeozkn Last Update : 17/10/2015